Kasiyer Kaç Saat Çalışır? Emeğin Saatle Ölçülemeyeceği Bir Gerçek
Çalışma Saatleri: Yasanın Ötesinde Bir Gerçeklik
Resmi olarak Türkiye’de haftalık çalışma süresi 45 saattir ve bu çoğu kasiyer için günde 8 ila 10 saat anlamına gelir. Ancak bu rakam, yalnızca bordroda yazan kısmı temsil eder. Gerçek hayat, molaların sayılmadığı, vardiyaların uzadığı, resmi mesainin bittiği hâlde raf dizilen, kasa kapanınca temizlik yapılan saatlerle doludur.
Peki bu tablo hep aynı mı? Elbette hayır. Kasiyerlikte saatlerin yükü, toplumsal cinsiyet rollerine, sosyoekonomik koşullara ve hatta “çalışan profiline” göre değişir.
Toplumsal Cinsiyet ve Saatlerin Adaletsizliği
Kadın Kasiyerlerin Görünmeyen Mesaisi
Kadınlar için kasiyerlik sadece iş değildir; evde devam eden “ikinci vardiya”nın bir parçasıdır. İşten çıkıp çocuk bakımına, yemek yapmaya, yaşlı bakımı gibi görevlerle uğraşan milyonlarca kadın kasiyer için günlük 8 saatlik mesai asla yeterli değildir. Bu, yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin doğrudan bir sonucudur.
Kadınların empati odaklı yaklaşımı, onları müşteriyle daha sabırlı, daha duyarlı kılar; bu da işverenler için değerli bir “yetenek” gibi sunulur. Oysa bu becerinin bedeli, çoğu zaman fazladan duygusal emek ve tükenmişliktir. Şu soruyu sormanın zamanı gelmedi mi: Neden kadın emeği hâlâ bu kadar ucuz ve görünmez?
Erkek Kasiyerlerin “Çözüm Odaklı” Yükü
Erkek kasiyerler ise genellikle çözüm odaklı, analitik yaklaşım sergilemeleri beklenerek teknik veya lojistik görevlere yönlendirilir. Onlardan hızlı kasa çözümü, sistemsel aksaklıkları onarma veya güvenlik konularında inisiyatif almaları beklenir. Bu roller, çoğu zaman daha fazla saat, daha az mola ve “sorumluluk” adı altında fazla iş yükü anlamına gelir.
Toplumsal beklentiler erkeklere de yük bindirir: “Erkeksen dayanırsın.” Peki gerçekten dayanmak zorundalar mı? Dayanmak, adil olmayan bir düzeni sürdürmek anlamına gelmiyor mu?
Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Çalışma Saatleri
Gençler, Göçmenler ve Engelliler: Saatlerin Kıyısında Kalanlar
Kasiyerlik, gençler için geçici, göçmenler için zorunlu, engelliler için ise çoğu zaman sınırlı fırsatlar sunan bir iş olarak görülür. Bu durum çalışma saatlerine de yansır. Gençler “esnek çalışabilir” diye gece vardiyalarına verilir; göçmenler fazla mesaiyi reddedemez çünkü ihtiyaçları vardır; engelliler ise çoğu zaman tam zamanlı fırsatlardan dışlanır.
Bu tablo bize şunu gösteriyor: Çalışma saatleri sadece iş yasasıyla değil, kim olduğunuzla da belirleniyor.
Emeği Saatle Değil, İnsanlıkla Ölçmek
Kasiyerlikte saatler sayılır, raporlanır, bordrolara yazılır. Ama bir gerçeği çoğu zaman unuturuz: Kasiyerlerin harcadığı emek yalnızca fiziksel değil, duygusal, zihinsel ve sosyal boyutlar da içerir. Saat 22.00’de mağazadan çıkan bir kasiyer, evde sabaha kadar annelik, babalık, bakım emeği veya sınav stresiyle boğuşuyor olabilir. Saat 8.00’de başlayan vardiya, aslında gece 2.00’de sona eren görünmez bir emeğin devamıdır.
Çalışma Saatleri Üzerine Yeniden Düşünme Zamanı
“Kasiyer kaç saat çalışır?” sorusu aslında çok daha derin bir şeyi gizler: “Kasiyer emeğini nasıl değerli kılarız?” Saatleri tartışmak, emeği küçültmek yerine büyütmek için bir fırsat olmalı.
Belki de asıl mesele şu sorularda saklı:
Kadınların evdeki yükü hafifletilmeden çalışma saatleri gerçekten adil olabilir mi?
Erkeklerin dayanıklılığına güvenerek uzun mesailer normalleştirilebilir mi?
Göçmenlerin ve gençlerin emeği daha ucuz olduğu için saatler daha kolay uzatılabilir mi?
Bu sorulara vereceğimiz cevaplar, sadece kasiyerlerin değil, hepimizin çalışma hayatını dönüştürecek. Çünkü saat, sadece zaman değil; adaletin, emeğin ve insanlığın ölçüsüdür.
Şimdi düşünme sırası sizde: Kasiyerlerin saatlerini değiştirmek mi daha zor, yoksa bu saatlere bakış açımızı değiştirmek mi?